YERKÜRENİN 2 GÜNDE YARATILMASI
Göklerin Düzenlenmesi, Karanlık MaddeKuran’da kozmik bir ölçü olarak “1 Gün = 50,000 yıl” süresinin bir kanıtı daha vardır. Astronomi ile ilgili bir kaynakta aynen şöyle bir bölüm vardır.
Güneş sisteminin oluşumu şu basamaklardan oluşmaktadır: Yıldızlararası gaz ve/veya tozdan oluşan bir bulut kendi çekimsel gücü sonucunda içeriye doğru büzülmeye başlıyor. Bu büzülmeyi başlatan olay bu bulutun yakınında meydana gelen bir Süpernova patlaması sonucu ortaya çıkan şok dalgaları ile gerçekleşebilir. Bulut çökmeye başladıktan sonra bulut ısınır ve merkezi bölgeye basınç uygular. Tozun buharlaşmasını sağlayacak kadar bir ısınma meydana gelebilir. Bu ilk büzülme evresinin ''100,000 yıl'' kadar süreceği düşünülmektedir''
Bu bilgiler ışığında bir de Kuran’daki şu ayetlere bakalım:
De ki: Gerçekten siz, ''yeri iki günde yaratanı'' inkâr edip O'na ortaklar mı koşuyorsunuz? O, âlemlerin Rabbidir.41(Fussilet)/ 9
Sonra duman halinde bulunan göğe yöneldi. Ona ve yerküreye: İsteyerek veya istemeyerek buyruğuma gelin dedi. Her ikisi de: İsteyerek geldik dediler.41(Fussilet)/11
Böylece Allah onları ''iki günde'' yedi gök olmak üzere ''yerine koydu''. Her göğe kendi işini bildirdi. Biz en yakın göğü kandillerle süsledik ve koruduk. İşte bu çok güçlü ve her şeyi bilen Allah'ın takdiridir.41(Fussilet)/12
Görüldüğü gibi bilimsel kaynakta yıldızlararası “gaz ve/veya tozdan oluşan bulut'' şeklinde tanımlanan şey, ayette ''duman halinde bulunan gök” olarak tasvir edilmiştir. Daha önce saydamlaşmış halde bulunan Evren’de daha sonra bazı yerlerde yoğunlaşma olarak Güneş sistemi gibi yıldız sistemlerini oluşturacak olan gaz ve toz bulutları oluşmuştur. Sonra bu gaz ve toz bulutları büzülerek güneş sisteminin ilk şekillerini oluşturmuştur. Bu büzülmeler yerin ve yedi kat göğün ayette belirtildiği gibi ''yerine konduğu'', uzayda yerlerinin belirlenerek oluştuğu durumu ifade etmektedir. Uzayda asılı duran toz bulutlarından yıldızlar ve gezegenler gibi gökcisimleri oluşmuştur. Daha uzayda Yerküre diye bir şey yok iken, bu olay sonucunda yeryuvarlağı kendini göstermekte ve bir gökcismi halini almaktadır. Dikkati çekmesi gereken asıl şey, ayette iki gün olarak belirtilen sürenin, bilimsel kaynaklarda büzülmenin oluştuğu süreç için 100,000 yıl olarak verilmesidir.
Sonuç olarak; 2 gün x 50,000 yıl=100,000 yıl süresini vermekte ve Fussilet suresi 9. ayette de Yerküre’nin “iki günde'' yaratıldığı bilgisiyle birebir uyuşmaktadır.
Başka bir kaynakta ise, “5-6 milyar yıl önce yıldızlar arası toz bulutlarından oluşan Dünya, oluşumunun ilk evrelerinde gevşek bir yapı göstermiştir. Dünya’nın büyüklüğü bugünkünden daha fazla idi... Artan yoğunlukla bu büyük küre gittikçe büzülmeye ve küçülmeye başladı... Büyüyen basınç ile kütle konglomeraları halinde bulunan radyoaktif elementler parçalandı ve sıcaklık yükseldi... Bu ısınma iç tarafın akıcı bir hal almasına ve maddelerin ağırlıklarına göre içten dışa doğru dizilmesine neden oldu. Böylece nikel ve demir gibi ağır metaller merkeze, hafif metaller ve bileşikler ise kabuk şeklinde dışa yığıldı... (100 bin yıl sürdüğü düşünülüyor.)”
http://www.msxlabs.org/forum/soru-cevap/252905-dunya-ve-insanlar-nasil-olusmustur.htmlhttp://www.bilimfeneri.gen.tr/phpBB2/viewtopic.php?p=11875Görüldüğü üzere hem Güneş sistemi hem Yerkürenin oluşumu için aynı süre olan 100,000 yıl tahmin ediliyor. Tabi tüm bunların aynı anda yaratıldığı anlamına gelmiyor. Oluşma sürelerinin aynı süreye denk geldiği anlaşılmalıdır.
Diğer bir bilimsel kaynakta ise şöyle bir bölüm vardır: Yer’in oluşumu ile Samanyolu’nun oluşumu aynı esaslara ve büyük bir ihtimalle aynı zaman dilimine rastlanmaktadır. Bu konudaki ilk teori ünlü Fransız gök bilimci Laplace (1749-1827) tarafından 1796 yılında ileri sürülmüştür.
(Nebula kuramı;
http://www.bilgipasaji.com/forum/c-d-455/68288-dunyanin-olusumu.html)
Güneş sistemi gibi gökcisimlerinin gaz ve toz bulutundan yoğunlaşıp büzülerek oluştuğu 2 gün x 50,000 yıl =100,000 yıl süresi, Dünyamızın da Güneş sistemine dahil bir gökcismi olduğunu düşünürsek, ikisi içinde aynı sürenin verilmesi de aynı şekilde mucizevî bir durumdur. Kaynakta büzülmeyi başlatan olaya Süpernova patlamasının şok dalgaları gösteriliyor. Fakat bu Süpernovalar, oluşumdan önceki durumu açıklayamaz. Mutlaka bir yerde Allah'ın kudretinin ve bildiriminin devreye girdiğini gösterir. Meâric 4. ayetin sonunda ''bunu bir bilene sor'' denilerek 50,000 yıl ile ilgili bu mucizevî sırrın anlaşılabilmesi için çok özel bilgilere sahip olunması, yani Evren’in ilk anından itibaren 300,000 yıl sonrasıyla ilgili bilgilere ulaşılabilmesi gerektiğine işaret edilmiştir. Sonuç olarak, Kuran'da hem Yerküre’nin hem de
Göklerin (Güneş sistemi dâhil) oluşum süreci için 50,000 yıldan oluşan iki günün belirtilmesi; Kuran ayetlerinin ve bilimin hem Yerküre hem de Güneş sisteminin oluşması için 100,000 yılı vermesi, mucizeyi açıkça ortaya koymaktadır. Yani hem yıldızların hem de gezegenlerin ilk şekillerini alması süreci için Kuran'daki süreyle aynı süre verilmiştir. Bu konuyla ilgili en güncel bilgileri içeren kaynaklarda da hem Güneş ve yıldızların hem de Yerküre’nin bir gökcismi olarak ilk şekillerini almasında (incelediğinde göreceği üzere) hep aynı süre (100,000 yıl) verilmiştir.
http://www.solstation.com/stars/sol-sum.htm http://en.wikipedia.org/wiki/Formation_and_evolution_of_the_Solar_Systemhttp://stardate.org/resources/ssguide/planet_form.html http://en.wikipedia.org/wiki/Nebular_hypothesis Bu konuda üzerinde durulması gereken bir olaya daha dikkat çekilmesi gerekir. Altı günde yaratmanın geçtiği hiçbir ayette yıldızlar, Dünya ve Ay’dan bahsedilse bile, bunlar altı günde yaratmanın içine dâhil edilmez. Hep ''yer ve gökler ile bu ikisi arasındakiler'' şeklinde genel olarak maddeyi tasvir edecek şekilde bir tarif yapılır. Çünkü bu 300,000 yıllık süreç içinde henüz yıldız, galaksi ve gezegen gibi gök cisimleri oluşmamıştır. Bunların temel yapı taşları olan atomlar yani henüz şekil almamış olan madde oluşmaya başlamıştır. Zaten altı günde yaratmanın geçtiği ayetlerin birinde örneğin yıldızların ya da dünyanın bu altı günde yaratıldığından bahsetseydi bu bir çelişki oluştururdu. Yer ve gökler ve ikisi arasındakiler sözüyle genel olarak maddenin tümünü kapsayan, yani yerde ve gökte gördüğümüz bütün maddelerin temel yapı taşı olan atomların yaratıldığı kastedilerek böyle bir tanımlama yapılmıştır. Yaratılan bu ilk evredeki hidrojen ve helyum atomları, daha sonra oluşacak olan yıldızlardaki çok yüksek sıcaklıklarda oluşan reaksiyonlar sonucundaki diğer elementlerini oluşturacaktır. Hatta burada ''ikisi arasındakiler'' sözüyle, astrofizikçilerin ''karanlık madde'' olarak tanımladıkları, galaksileri oluşturan yıldızların uzaya dağılmalarını önlediği iddia edilen madde benzeri varlığın da kastedildiği düşünülebilir. Milyarlarca yıldızdan oluşan galaksiler çok büyük hızla sarmal bir şekilde dönerler. Bunun oluşturduğu merkez kaç kuvveti, galaksiyi oluşturan yıldızların toplam kütlesinden çok daha fazladır. Bu yüzden gök bilimciler galaksilerin uzaya dağılmalarını önleyen, bilinen maddenin dışında madde benzeri bir varlığın olması gerektiğini savunuyorlar. Bu varlığı da kesin olarak tanımlayamadıkları için ''karanlık madde'' olarak isimlendirirler. Henüz galaksiler yoktur ama karanlık madde vardır. Tam olarak madde özelliği gösteremedikleri için ''arada kalan'' bir formdur. (madenim başka bir halidir.) Aynı zamanda bu daha sonra tüm gökcisimlerinin arasındaki boşlukları da dolduracağı için ''yer ve gökler arasındakiler'' şeklindeki tasvirin tam yerinde kullanıldığını gösterir. Fussilet suresinin 12. ayetinde “En yakın göğü kandillerle süsledik ve onu koruduk'' derken, en yakın gök olarak, yıldızlarını görebildiğimiz Samanyolu galaksimiz ve bunun yanında ileriki bölümlerde bahsedilecek olan Gould Kuşağı gibi oluşumlar; onun uzaya dağılıp yok olmasını önleyen ve koruyan olarak da az önce sözü edilen karanlık madde, yani ''yer ve gökler arasındakiler'' kastediliyor olmalıdır.
Büyük Patlamadan Sonraki Homojenlik:Evren’in oluşumunu açıklayan Büyük Patlama (Big Bang) teorisinin en önemli kanıtı olan ve büyük patlamadan bugüne kadar geldiği savunulan ''kozmik fon radyasyonu'' denen bir olay keşfedilmişti. Bu keşiften bahseden bir kaynakta şöyle bir yorum vardır.
''Fakat bu keşif ortaya çözülmesi gereken bir de bilmece çıkardı. Fon radyasyonu, büyük patlamadan 300.000 yıl sonra gazın son derece homojen olduğunu göstermektedir. Gazın içinde büyük topaklar ve delikler olsaydı, bunlar radyasyonun gökyüzündeki dağılımında sıcak ve soğuk bölgeler olarak gözükecekti. Öte yandan bugün çok topaklıdır. Kümeler, ince uzun gruplar halinde toplanan galaksiler ve bunların aralarında boşluklar vardı. Bu büyük yapılar, orijinal gazın içindeki topaklardan çıkmış olması gerekmektedir. Tıpkı sütün topaklanarak peynire dönüşmesi gibi''
http://tr.wikipedia.org/wiki/B%C3%BCy%C3%BCk_Patlama Yukarıdaki paragrafta, daha sonra oluşacak olan galaksilerin ön şekilleri olan topaklanmaların sıcak gazın içinde var olmaları gerektiğine fakat 300,000 bin yıllık süreç içinde son derece homojen bir yapıda olduğu ve bunun sebebinin anlaşılamadığına dikkat çekiliyor. Sanki sonradan belirli bir müdahale olmuş gibidir. Burada Kuran’daki şu ayet akla geliyor.
"Şüphesiz ki Rabbiniz, gökleri ve yeri altı günde yaratan, sonra da işleri yerli yerince idare ederek arşa istiva eden Allah'tır.'' 10 (Yunus)/3
Ayrıca Bakara suresi 29. ayette
“Sonra (kendine has bir şekilde) semaya yöneldi, onu yedi kat olarak yaratıp düzenledi” ve Fussilet suresi 11. ayette
‘’Sonra duman halinde olan göğe yöneldi’’ sözleri de Yüce Allah’ın yaratma iradesini göklere yönelttiğine, yani yeni bir yaratış için ona yeni bir düzen ve şekil verdiğine birer işaret oluşturmaktadır. Homojen bir plazma ya da gaz birikimi olarak tasvir edilebilecek olan Evren, sonradan O’nun yaratma iradesinin verdiği enerjiyle bugünkü galaksiler ve yıldızlar oluşmuştur.