Sn.Taşpınar Yukarıdaki Mesajı Size Gönderdim. Bir Çok Sitede Kur'an-ı Kerim Ayetleri Sadece tek bir Kelimeye Kur'an-ı Kerimin Perspektifine Uyup uymadığına hangi manada söylendiğine değil Anladığı Kadarıyla Sonuç Çıkarmaya Çalışılıyor. Ve Bu Hatayı SAdece Ateistler Değil Müslümanlarda Yapıyor.
Mesela,Tek bir kelime Kuran'da Hak Kelimesi,
...Bunların hepsinden önemlisi, Kur’an’da hakk kelimesinin,
Allah Teala’nın bir sıfatı (22/6, 22/62, 24/25, 31/30) ve bir ismi (57/16) olarak olarak geçmesidir. Bu şu anlama gelmektedir: Allah Teala kendisini bu kelimeyle ifade etmektedir.
Dolayısıyla daha sonra bazı kelamcılar tarafından Eski Yunan düşüncesinden lisana sokulan “
varlık” (vücud) kelimesiyle ortaya konan “Allah vardır”, veya “Allah yoktur”, şeklindeki ifadelerin tamamen anlamsız olduğunu söyleyebiliriz.
Çünkü ”varlık” kavramı belli bir süre için yaratılmış şeyler için kullanılır.[8]
İkinci tür bozulmaya örnek olarak ‘ilm kelimesinin gramerinin (kullanımının) bozulmasını gösterebiliriz. Bu kavramın bozulması kelimeyi din ilmi / dünya ilmi şeklinde iki kategoriye ayırmakla başlamıştır:
din ilmi
(ilmü-d din)
ilm
dünya ilmi
(ilmü-d dünya)
Şekil 4. İlm kavramının din ilmi / dünya ilmi
diye ikiye bölünmesi.
Halbuki ne Kur’an’da, ne de altı hadis kitabında böyle bir ayırma bulunmamaktadır. ‘İlm kelimesinin bu şekilde iki sınıfa ayrılması “dünya ilmi” sınıfına alınan tabiat ilimlerinin zamanla değersiz kabul edilmesine yol açmış ve müslümanların bu alandaki çalışmalarının yolu daraltılmış ve kapatılmıştır.
Üçüncü tür kavramsal bozulmaya (yani kavram indirgemeciliğine) örnek olarak Kur’an’da
yaratılışla ilgili kelimelerin zamanla tek kelimeye indirilmesini gösterebiliriz. Kur’an’da göklerin ve yerin, canlıların ve insanların yaratılışıyla ilgili olarak şu kelimeler geçmektedir: haleka, fatara, fataka, feleka, ahya, sevva, savvere, bedee, ce’ale, enşee, bene’a, enbete, zere’a, besse, enzele, rafea, elka.
Bu kelimelerin herbiri Kur’an’da belli şekillerde geçmektedir ve
hiçbiri diğerinin yerine kullanılmamaktadır. Bunlarda yapılacak bir indirgeme, yaratılışla ilgili çok önemli bilgilerin kaybedilmesine ve dolayısıyla Kitap’la gerçeklik arasındaki bağlantının kaybedilmesine yol açacaktır.[9] Kitap’la gerçeklik arasındaki bağlantının kaybedilmesi ise, hem bilgiye ulaşmanın yollarını kaybettirecek, hem de Kitab’a güveni ve inancı zayıflatacak veya onu herhangi bir kitap durumuna sokacaktır. Bu mesele üzerinde bu kadar hassasiyetle durmamızın sebebi işte budur.
[9] Meallerde haleka, fatara, ve ce’ale fiilleri “yaratma” diye çevrilmektedir. Halbuki haleka kelimesinin kendisi bile Kur’an’da üç ayrı anlam çerçevesinde kullanılmaktadır.Gene üçüncü tür bozulmaya örnek olarak Kur’an’da ‘adl (= adalet) ve kıst (=insaf) kelimelerinin birbiri yerine kullanılmasını; gök cisimleriyle ilgili necm (= yıldız) kelimesiyle kevkeb (= gezegen) kelimelerinin birbirine karıştırılıp “yıldız” kelimesine indirgenmesini gösterebiliriz.
Gene Kur’an’da geçen zamanla ilgili kelimelerden (hıyn, an, vakt, saat, yevm, şehr, sene, asr, dehr, ecel) bazılarının meallerde bazıları yerine kullanılmasını gösterebiliriz.
Bir lisanda kavram indirgemeciliğinin o lisanda bilgiyi nasıl etkileyebileceğini klasik mekanik kavramlarıyla bir örnek kullanarak açıklayabiliriz.
Bilindiği gibi, klasik mekanikte bütün kavramlar ve formüller üç temel kavram üzerinden tarif edilebilmektedir. Bu temel kavramlar şunlardır: Kütle, uzunluk ve zaman. Bunların sembolleri de sırasıyla m, l ve t’dir. Öteki fizik kavramları bunların çarpım ve bölümlerinden elde edilir. Mesela hız (v=l/t), ivme (a=v/t), kuvvet (F=m.a), moment (M=F.l), momentum (p=m.v), enerji (E=mv2), güç (P=F.l / t).
Şimdi biri çıksa ve “güç”, “kuvvet”, “moment”, “momentum” ve “enerji” kavramları arasındaki farkları bir kenara bırakıp bunların hepsinin yerine sadece “kuvvet” kelimesini kullansa ne olur? Bu şekilde ancak çok basit birkaç fizik problemini çözebilir (mesela hız ve ivmeyle ilgili problemler), birçok problemi ise çözmek bir yana, anlaması bile mümkün değildir.
Lisanın ifade gücü
Bir lisanın ifade gücü, aşağıdaki özelliklere bağlıdır:
a) Kavramlarının kafi derecede zengin olması.
b) Kavram yapısının, yani lisanın kavramları arasındaki bağların gerçekliği ifadeye uygun olması, çelişkiler meydana getirmemesi.
c) Lisanın gramerinin, yani kullanım biçimlerinin, onun kavram yapısını desteklemesi.
Bu özellikler açısından lisanları incelediğimizde şunları söyleyebiliriz: Bir lisanın sadece kelime açısından çok zengin olması onun çok güçlü bir lisan olması için yeterli değildir. Kavramlar arası bağların tutarlı olması daha önemli bir özelliktir. Çünkü kavramları tutarlı olan bir lisanın kavram yapısı içinde yeni kavramlar türetip bunları da lisana eklemek ve onu kelime açısından zenginleştirmek mümkündür.
Lisanların karşılaştırılmasında en önemli hususlardan biri de, karşılaştırma işini her lisanın en temel kavramlarını açık bir şekilde ortaya koyarak yapmaktır. Aksi takdirde, yapılacak karşılaştırmalar çok sathi kalacak ve bize esaslı bir bilgi kazandırmayacaktır. Lisanların hayat tarzlarını yansıttığını göz önüne alırsak, bir lisanın temel kavramlarının, bize o lisanın ifade ettiği hayat tarzının temel prensipleri hakkında bilgi vereceğini görürüz.
Lisandaki değişimlere bakarak bir medeniyetin tarih içinde hangi dönüşüm ve değişimlere uğradığını inceleyebiliriz.
Bu yaklaşım bize, o medeniyetin tarih içindeki gelişim ve değişimini daha doğru bir şekilde anlama ve değerlendirme imkanı kazandıracaktır.
Yalnız, burada dikkatleri sadece kelimelerin başka kelimelerle zaman içinde nasıl değiştirildiği üzerinde değil, kelimeler arası kavram ilişkilerinin değişimi üzerinde de yoğunlaştırmamız gerekmektedir.
Bu önemli hususu bir örnekle açıklamak için, millet kavramının ondokuzuncu yüzyıl Osmanlı ve Cumhuriyet tahinde büyük dönüşümlere uğramış olan hayat tarzı ve lisanı içindeki yerine bakalım. “Millet” kelimesi Osmanlı-İslam medeniyetinde, bu medeniyetin kavram yapısı içinde bu gün “kültür” diyebileceğimiz “gelenekler / davranış biçimleri” anlamında kullanılıyordu. Hatta bu kelime o dönemlerde hazırlanmış Fransız ve İngiliz lugatlerine “kültür” manasında milieu olarak girmişti.
Ondokuzuncu yüzyıl sonlarında Ziya Gökalp ve onun takipçileri bu kelimeyi esas kullanımından çıkarıp Fransız İhtilali’nin temel kavramlarından “ulus” manasında kullanmaya başladılar.
Bu gün de hala “millet” kelimesi bizzat müslümanlar tarafından bu bozulmuş anlam çerçevesi içinde kullanılmaya devam etmektedir.
Diğer bir ifadeyle Kur’an’daki millet kelimesi bu gün gene Kur’an’daki kavm kelimesi yerine kullanılmaktadır. Böylece, yirminci yüzyılın başlarında doğru bir ifadeyle “Cemiyeti Akvam” (= kavimler topluluğu) olarak isimlendirilen topluluk daha sonra “Birleşmiş Milletler” olarak isimlendirilir hale gelmiştir. Arap ülkelerinde ise benzer bir kavramsal bozulma ile Birleşmiş Milletler’e Ümem’il Müttahide yani “Birleşmiş Ümmetler” denilmektedir.
Geçtiğimiz yüzyılda öteki siyasi kavramlarda da benzer bir bozulma yaşanmıştır. Böylece müslümanlar, Kur’an’da çok önemli siyasi kavramlar olan din, millet, ümmet ve kavm kelimelerinin meydana getirdiği kavram yapısının lisanlarında bozulmasını engelleyememiş, bu kavramlar arasındaki anlam ilişkilerinin önemini ihmal etmişlerdir. [3]
----
[3] Bu bozulmuş kavram yapısı düzeltilmeden yeni bir medeniyetin siyaset teorileri nasıl kurulabilir, düşünmek gerekiyor.
Lisan ve hayat tarzı arasındaki alaka bize medeniyetler arası karşılaştırmalarda çok önemli bazı imkanlar sağlar. Farklı bir medeniyet içindeki insan ve toplum davranışlarını inceleyip değerlendirirken mutlaka o topluma hakim lisanı ve onun kavramlarını da incelememiz gerekmektedir, aksi takdirde, onların davranışlarına mana vermede yanlışlıklara düşmekten kurtulamayız.
Kur’an’ı, içindeki kavramlar açısından incelediğimiz zaman şunları görüyoruz: Kur’an’da (fiil, sıfat ve isim halinde) 20 binden fazla kelime bulunmaktadır.
Ayrıca birçok kelimenin birkaç farklı anlamda kullanıldığını da görüyoruz. Mesela hakk kelimesi Kur’an’da bizim tesbitimize göre 13 farklı anlamda geçmektedir.[4]
Kur’an’daki her kelimenin farklı kullanımlarını da göz önüne aldığımızda bu gün alışık olduğumuz kitap sayfası ölçülerine göre 200 sayfalık bir kitapta 100 bine yakın kavram karşımıza çıkmaktadır
.
Ayrıca ve daha da önemlisi, Kur’an’daki kelimelerden birbiriyle tutarlı daha birçok yeni kavramlar türetilebilmek-tedir. Fakat, aşağıda örneklerini göreceğimiz gibi, günümüzde müslümanlar bu kelimelerin farklı anlamlarda nasıl kullanıldığını iyice araştırıp lisanlarını zenginleştirecekleri yerde, aksine Kur’an’da geçen farklı kelimeleri bile çoğu zaman tek kelimeye indirgemek suretiyle lisanlarını büsbütün işe yaramaz hale getirmektedirler. ---
[4]
Bir kaynakta bu kelimenin 18 farklı anlamda kullanıldığı ifade edilemektedir. Bakınız: Türkiye Diyanet Vakfi İslam Ansiklopedisi, Cilt 15. s. 137-139.
Yukarıdaki Yazı Şu Sitedeki Dökümanlardan (İSLAM'DA GERÇEKLİK KAVRAMI)
Alıntıdır.
http://www.sakirkocabas.com/published.htmlBu Dökümanları İncelemeliyiz...
Aksi Taktirde Haşa Allah'ın Adına Hüküm Vermiş olduğumuz gibi Bizim Basiretsizliğimiz O'nun Yanlış Anlaşılmasına Neden olabilir. Lütfen Kur'an dan Ayetleri Sadece indirgenmiş kelime kalıblarına göre baz alarak kullanmamalıyız.
Günü Birlik Bir Açıklama izah ile belki beni tatmin edebilirsiniz ama Gelecekte Onarılamaz bir hataya Düşebilirsiniz...
Yukarıdaki Dökümanda Sadece Hakk' kelimesi Kuran'da Ele Alınarak Ne Kadar Fazla Tahribe Uğradığını Görüyoruz..
Dökümanda Nasıl Araştırma Yapılacağı ve Lisanın Önemi vs. Anlatılıyor...
Diğre Dökümanlarıda mutlaka İncelemeliyiz....
Aksi Taktirde Cop-paste Öteye Gidilemediği gibi Ayet ler ile Söylediğimiz her Açıklama (Karşı tarafı ikna etsin veya etmesin) Kur'an ın Açıklaması olamaz...
Hiç bir Zamanda Kuran Mucizesi olarak bilimsel kanıt olarak bir şeyleri kesin olarak ifade etmemeliiyiz.
Kelimelerin Anlamlarını(Kuran'bütününde Kullanıldığı gibi) Açıklayı bir Anlamıda Günümüzdeki Bilimsel Araştırmaylada ispatlandı demeliyiz...
örnek,Kliseler Güneşin Dünya etrafında döndüğüne inanıyorlardı. O zaman bu bilimseldi. yüzyılsonra Dünayanın kendi ve Güneş etrafında Dödüğü iddaları karşısında kilise bu iddaları ortaya atan kişileri baskı altına aldı vs...
Neyi ifade etmek istediğimi inşalla anlamışsınızdır...