Hoşgeldiniz Ziyaretçi. Lütfen giriş yapın veya kayıt olun.

Gönderen Konu: Ankebut Suresinde Neden Paralel ve Meridyenlere Dair Çok Sayıda İşaretler Vardır  (Okunma sayısı 24634 defa)

0 Üye ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

Çevrimdışı T.Taşpınar

  • Administrator
    • Profili Görüntüle

ANKEBUT SURESİ’NDE NEDEN PARALEL VE MERİDYENLERE DAİR ÇOK SAYIDA İŞARETLER VARDIR?

Ankebut örümcek anlamına gelir ve surenin 41. ayetinde örümceğin evinden bahsedilir. Ankebut suresi adını bu ayetten alır. Bilindiği gibi örümceğin evi örümcek ağındandır. Örümcek, ağını hiçbir zaman bir satranç tahtasının kareleri gibi örmez.

Örümcek ağındaki ilginç olan durum, doğada bulunan yapılardan hiçbirinin örümcek ağı kadar Yerküre’yi farazi olarak sardığı kabul edilen paralel ve meridyenlere benzememesidir. Aşağıdaki örümcek ağı resmine dikkatlice bakıldığında, kutuplara doğru yaklaşıldıkça birbirine yaklaşan kutuplardaki meridyenlere ve kutuplara yaklaşıldıkça daralan paralellere çok benzeyen bir yapısının olduğu hemen fark edilebilir.


Aşağıda verilen kaynaklardaki bilgilerde  “ankebut” kavramının “bir levhanın üzerindeki ağ” şeklinde tanımlandığını görmekteyiz. Bahsi geçen “levha” kavramı da yerkabuğunu ya da haritaları çağrıştıra-bilmektedir.
                             
“El -Ankebut: Levhaların üzerinde olan şebekeye denir.” MUSTAFA İbn ALİ El-Muvakkit’in USTURLAB Risalesi
Yüksek Lisans Tezi S. Ertan Tağman
http://acikarsiv.ankara.edu.tr/fulltext/2332.pdf

şebeke ~ Ar şabakat [#şbk msd.] ağ, balık ağı, seyrek dokunmuş kumaş, örgü, ızgara <   
http://www.nisanyansozluk.com/search.asp?w=%FEebeke&x=20&y=16

Ayrıca dikkat çekici olan bir konu ise, Ankebut suresindeki bu ayetlerde örnek olarak verilen olayların çözümlemesini ancak ilim sahiplerinin anlayabileceğinin 43. ayette vurgulanmasıdır.

İşte bu misaller var ya, Biz onları insanlar için getiriyoruz; fakat onlara ilim sahiplerinden başkasının aklı ermez.      
29 (Ankebut)/43

Böyle bir ayet ilginçtir. Çünkü bu ayette Yüce Allah’ın mesajını belirli bilgilere sahip olmayanların anlayamayacağı gibi bir anlam içermektedir. Normal olarak bu ayeti ‘’verilen misallerin gerektiği gibi değerlen-dirilmesini ancak Allah’ın yüceliğini bilenler doğru bir şekilde yapabilirler ve gereken değeri verirler’’ şeklinde tefsir edebiliriz. Ancak, ayetin Arapçasında doğrudan ‘’âlimlerden’’ bahsedilmesi, belli konularda ilim sahibi olan kişilerin anlayabileceğinin belirtilmesi, yukarıda belirtilen mucizevî bilgilerin gelecekte belli bir ilme sahip kişilerin anlayabileceği ve ortaya çıkarılabileceği şeklinde özel bir anlatıma işaret etmektedir.  

Ankebut suresindeki bu mucizevî işaretlerle ilgili eklenmesi gereken başka bir konu daha vardır. Ankebut suresinin, sure ve ayet numaralarını esas alıp bunları ilahi vahyin geleceğe dönük olarak konulmuş işaretleri olarak belirtilmesi birçok kişiye ters gelebilir. Ancak unutulmamalıdır ki, Kuran-ı Kerim iniş, yani nüzul sırasına göre düzenlenmiş haliyle bırakılmamış, Yüce Allah’ın emriyle vahiy meleği olan Cebrail tarafından peygamberimize bildirilmesi yoluyla, sure ve ayet sıraları yeniden belirlenmiştir. Diğer bir deyişle sure ve ayetlerin sıralaması da ilahi vahyin bir parçasıdır ve bunların sıra ve numaraları geleceğe dönük, yani gelecekte anlaşılabilecek mucizelere de işaret edecek şekilde, Allah tarafından düzenlenmiş olduğu ortaya çıkmaktadır.

Üzerinde durulması gereken çok önemli bir konu ise, sure numarası gibi işaretlerden ‘’Yüce Allah’ın bizim o mucizeyi anlayıp tespit etmemizi mi murad ettiği’’ konusunda oluşabilecek değişik fikirlerdir. Öncelikle, açıklanan ve Kuran ile bilim arasındaki mucizevî uyum olarak gösterilen bilimsel verilerin gerçekliği ile Kuran’daki anlamların doğruluğunun, Kuran’a göre uygunluğunun araştırılması gerekir. Eğer ayetlerle bilimsel veriler arasındaki uyumun gerçekliği anlaşılıyorsa artık Yüce Allah’ın bunu kastedip etmediği ya da bizim çıkarımlarımızı murad edip etmediği yönünde bir şüpheye düşmemek gerekir. Çünkü olağanüstü ve gerçek bir uyum varsa, bu uyumdan Yüce Allah’ın habersiz olduğu düşünülemez. Aynı şekilde, gelecekte insanların bilimin ilerlemesiyle bu uyumları keşfettikten sonra bunları birer ilahi mucize olarak değerlendireceklerini bilemeyeceği de düşünülmemelidir.

Bu konuda somut örnek olarak yukarıda geçen Ankebut suresi ile ilgili açıklamalar ortaya konulduğunda şöyle bir durum ortaya çıkar; Ad-Semud ve Medyen kavimlerinin yaşadığı bölgelerin coğrafi olarak merkezini işaret eden noktaların ve Hz. Musa’nın denizi yardığı yerin hepsinin 29. paralel üzerinde bulunması mutlaka Yüce Allah’ın bilgisi dâhilindedir. Aynı zamanda Ankebut suresinin 29. sure olmasını da yine Yüce Allah seçmiştir. Böyle bir mucize iddiasıyla karşılaşıldığında ilk önce, yukarıda bahsedilen yerler gerçekten 29. paralel üzerinde midir? Buna bakmak gerekir. Bu konuya olumlu cevap verdikten ve bu konuların geçtiği surenin de 29. sure olduğu tespit edildikten ve örümcek ağının da paralel ve meridyenlere benzerliğini fark ettikten sonra, ‘’Allah bunları biliyor muydu?’’, ’’acaba gerçekten bu mucizeyi keşfetmemizi mi murad etti?’’ diye düşünmemiz mantıklı düşünceye terstir. Sonuç olarak,  Yüce Allah bize ahirette, (hâşâ) ‘’ben hiç öyle düşünmemiştim ama siz ne kadar güzel ve doğruyu yansıtan bir uyum keşfetmişsiniz’’ mi diyecektir? Objektif bakış açısına sahip bir insan bu kadar net ortaya çıkan bu delillere rağmen ters bir durumu düşünebilir mi? …


« Son Düzenleme: Mart 13, 2011, 06:46:52 ÖÖ Gönderen: T.Taşpınar »

 

free counters